30 Nisan 2020

Gemile Adasına termal otele gelmek istemiyorsanız bir imzanızı alırız!

ile editör

İMZA KAMPANYASI ! : Ölüdeniz’de Jeotermal Sondajına İzin Verme, Ölüdeniz’i Koru

Ölüdeniz ve Kayaköy’deki doğal ve arkeolojik sit alanlarına 6 adet jeotermal sondaj kuyusu açılması için iş adamı Abdulvahap Çelik’e izin ve ruhsat verildi (İlgili Link).

Bu coğrafyada yaşayan bizler, bu cennetin yok edilmeden gelecek nesillere taşınmasını istiyoruz. Bu yüzden her noktası bir birinden değerli, senede 1,5 milyon turistin geldiği, Özel Çevre Koruma Bölgesi olan bu cennetin göz göre göre yok edilmesini seyretmeyeceğiz.

ÇED aşamasında görüş bildirecek bütün kurum ve kuruluşları ve Çevre Şehircilik Bakanlığını bu yanlışa dur demeye, bizimle aynı fikirde olan herkesi de bizlere destek vermeye çağırıyoruz.

Her biri en az 10 bin metrekarelik alanı kaplayan 6 adet sondaj kuyularından, 2 tanesi Ölüdeniz Plajı  Lagününde Arkeolojik Sit ve Birinci Derece Doğal Sit içerisinde, 1 tanesi Kayaköy  Mahallesi  Soğuksu Plajı Mevkiinde Birinci Derece Doğal Sit Alanı içerisine, 1 tanesi Delikliburun-Gemiler Plajında Arkeolojik Sit ve Doğal Sit Alanı içerisinde, 2 tanesi ise Darboğaz Plajı kuzeyindeki Oyukbaşı Tepesi Mevkisinde Birinci Derece Doğal Sit Alanı içerisinde kalmaktadır.

Jeotermal sondaj sırasında, buhar ve karbondioksit salımı, zemin oturması ve çökme (mikro depremler),  gürültü, patlama ve fışkırma,  eriyikte bulunan arsenik, bor, siyanür, kükürt, nikel, kurşun, kobalt, kadmiyum, krom ve mangan gibi tehlikeli kimyasalların yer üstüne deşarjı, kabuklaşma önlemek için kullanılan sülfirik asit gibi kimyasalların salınımı gibi sorunlar oluşabilmektedir. Sondaj sonrası Jeotermal enerji tesisin işletilmesi süresince ise karbondioksit ve H2S emisyonları, jeotermal sıvının ekstraksiyonu nedeniyle arazinin çökme riski, doğrudan akarsulara deşarj yoluyla yoğun su kirliği, asit yağmurları  nedeniyle  toprağın, ağaçların, tarımsal ürünlerin, göller ve akarsuların olumsuz olarak etkilenmesi şeklinde yaşam döngüsüne ve küresel ısınmaya etkileri bulunmaktadır.

Türkiye’de bulunan mevcut jeotermal santral kuyu ve iletim hatlarının, gerek işletme gerekse de yer seçimi aşamalarında bilimsel ve teknik gereklilikler ile mevzuata aykırılıklar içerdiği; denetim aşamasında sorunlar olduğu ve ölçüm sonuçları konusunda kamuoyunu bilgilendirme ve şeffaflık ilkelerine uyulmadığı tespit edilmiştir. Bu durumun bölgedeki ekosisteme vereceği tahribatların yanında civardaki  tarımsal faaliyetlere, çevre ve halk sağlığına yönelik olumsuz etkileri bulunduğu defalarca raporlanmıştır. Maalesef bu gibi kötü örneklere Manisa Alaşehir, Manisa Toygar ve Aydın İli ve çevresinde yapılan Jeotermal sondaj ve işletmelerinde hep beraber tanık olduk (İlgili link 1İlgili Link 2 ).

Ayrıca, sondaj aşamasında Özel Çevre Koruma bölgesi içerisinde şantiye yerleşkesi kurulması, sondaj makinesinin öngörülen noktalara taşınması için ağaç kıyımı yapılarak arazi ve yolların açılması kaçınılmaz olacaktır.

Bunun yanında, açılan kuyuların bulunduğu bölgede turistik tesislerin yapılmasına ilgili mevzuatlarca  imkan sağlamaktadır. Sondaj yerlerinin konumuna bakıldığında buralarda yenilenebilir enerji aramaktan çok daha farklı beklentilerin olduğunu akla getirmektedir.

Lütfen siz de bu linkte tıklayarak imza kampanyasına katılın ve paylaşarak bizlere destek verin.